Karadenizin İncisi: İnebolu
Koray Genç, 12/6/2015
İnebolu Karadeniz kıyısında Kastamonu’ya bağlı şehir nüfusu 10.000 olan bir şehir. Ama ne şehir! İstiklal Madalyası’na sahip tek ilçenin Kurtuluş Savaşı zamanındaki üstün başarılarını canlandırmak için yeniden inşa edilen İnebolu-Ankara İstiklal Yolu bile var ! Bu yazıda Ankara’da okuyan İnebolu’lu bir gencin hikayelerini okuyacaksınız
Ankara& İnebolu
Şehirler vardır, hükümdarlar çıkartan, şehirler vardır tarihi baştan yazan, şehirler vardır doğasıyla, havasıyla aşkı yeniden tariflendiren. İşte İnebolu bunların birçoğunu kendi içinde barındıran, tarihin dönüm noktalarından birini biz Türklere yaşatan bir yer…
İnebolu, kendi sloganıyla güneşin denizden doğup denizden battığı yeşilin maviyle buluştuğu Karadeniz’in incisi bir şehir. 10 binlik şehir nüfusuyla Türkiye’nin kuzeyinde Kastamonu’nun şirin bir balıkçı şehri olan İnebolu, Kurtuluş Savaşı tarihine de damgasını vurmuş. Öyleki İnebolu limanına getirilen Osmanlı’dan kalma silahlar, toplar kağnılar aracılığı ile şimdiki İstiklal yolu olan İnebolu-Ankara arasında taşınmıştır. Bu kahramanlığın sonucunda dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi, İnebolu’yu İstiklal Madalyası ile şereflendirmiş ve ayrıca bilhassa ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün katılımlarıyla 25 Ağustos 1925’te İnebolu’da Şapka ve Kıyafet Inkilabı’nın temelleri atılmıştır. Bu yüzdendir ki Türkiye’nin başkenti Ankara’ya geldiğinizde İnebolu’nun izlerini rahatlıkla görebilirsiniz. İnebolu’dan başlayarak Küre-Seydiler-Kastamonu-Çankırı-Ankara’yı kapsayan İstiklal Yolu’yla beraber, bugün Ankara’nın kalbi Ulus’a gittiğinizde İnebolu sokağını rahatlıkla görebilirsiniz. Pek tabiki, Anıtkabir’e gittiğiniz zaman Atatürk’ün İnebolu’ya gelişleri, “Bu serpuşun adına Şapka denir” deyişlerini, ve İnebolu’dan fotoğraflarını görebilirsiniz. Ben bir İnebolulu, bir İnebolu aşığı olarak, Ankara’daki öğrenim hayatım boyunca gördüğüm, halen görmekte olduğum Ankara’daki İnebolu izlerini bu gönderide sizlerle paylaşacağım.
İstanbul’dan Ankara’ya: Atatürk ve İstiklal Yolu
Yıllar sonra Şehit Şerife Bacı ve niceleri tarafından o pek meşakkatli olan, dağların (Küre ve Ilgaz) aşıldığı bu güzergah, Türkiye’nin ilk tescilli yolu olarak ilan edilmiştir. Her yıl 9 Haziran’da (İnebolu’nun Şeref ve Kahramanlık Günü) Ankara’dan İnebolu’yaİstikal Yolu‘nu yaşatmak amacıyla binlerce insan yürüyüşe katılmaktadır.
Bir İnebolulu olarak şehrimle ilgili en çok gurur duyduğum konu da atalarımın yıllar önce bu ülkenin kurtuluşunda ve kuruluşunda büyük bir bir rol oynamasıdır. Böylesine kahraman, T.B.M.M. tarafından madalya ile ödüllendirilmiş ve Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı esnasında “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’da” sözleri ile şereflendirdiği bir şehrin üyesi olmaktan son derece mutluyum.
Kilkis Ve Panter
Tarihler 9 Haziran 1921’i gösteriyordu. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuş, milli mücadelenin temelleri atılmıştı. Fakat, yapılan antlaşmalar neticesinde Osmanlı’nın ordusu dağıtılmış, tersaneleri kapatılmış, cephaneliklerine el konulmuştu. Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde başlayan hürriyet sevdası Türkleri heyecanlandırmış ve milli mücadelerinin altyapısı yavaş yavaş kurulmaya başlanmıştı. Nitekim, kaçırılan cephaneler vapurlarla İstanbul’dan İnebolu’ya taşınmış ve oradan da kağnı arabalarına yüklenerek İnebolu-Küre-Seydiler-Kastamonu-Çankırı yolu izlenerek Ankara’ya Mili Mücadele’nin kalbine getirilmişti. İşte bu noktada, tam da Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından birinde Kilkis ve Panter adlı iki Yunan gemisi İnebolu açıklarına demir atmıştı. İnebolu’dan Ankara’ya getirilen cephaneliklerden haberdar olan Yunanlılar bir heyetle karaya çıkıyordu. Limanda, Liman Reisi Neyyir Bey, Sube Reisi Binbaşı Hasan Fehmi Bey, Irkap Ihrac Komutanı Mehmet Bey karşılıyordu. Sahile çıkan Yunan Heyeti kaymakamlığa gelerek, şehri tehdit edercesine cephaneleri bırakmasını ve karşı çıkan kişileri kendilerine teslim etmelerini isteyerek nota veriyordu. Yunanlıların ve Pontus Rum Devleti’nin izlerini taşıyan Rum çetelerinin bu tehdidine boyun eğmeyen İnebolu halkı Ankara’dan gelen mücadele edin çağrısıyla karşı tarafa teslim olmayacaklarını bildiriyor ve akabinde İnebolu’nun Apeş Tepesi başta olmak üzere liman dahil birçok mevkisi bombalanıyor. Hatta, biz çocukken anlatılan hikayelere göre bu bombalardan birisi Apeş Tepesi’ne düşüyor ve patlamıyor. Daha sonra karşı bombardımana başlayan İnebolulu’lar Yunan gemilerinin kaçmasını sağlıyor ve milli mücadeleye kaldıkları yerden devam ediyor. İşte bu mücadelede Şehit Şerife Bacı’dan sonra bir de Halime Çavuş ismini Mili Mücadele tarihine yazdırıyor. Öyleki Halime Çavuş kadın olmasına rağmen ailesine savaşa katılacağını bildirirek saçlarını erkek gibi kestirip kağnı arabaları ile Ankara’ya cephane taşıyan halkın arasına katılıyor. Hatta, Atatürk’ün kendisini montunu cephanelerin üzerini kaparken gördüğünde kafa kağıdını (nüfus cüzdanı) vermesini istiyor ve akabinde Atatürk, Halime Çavuş’un kadın olduğunu öğreniyor. Daha sonra bilgilerini alarak Ankara’ya dönüyor. Milli Mücadele’nin ön saflarında yer alan Halime Çavuş, Yunan bombardımanı sırasında bacağına şarapnel parçası isabet etmesi sebebiyle yaralanıyor. Bunu duyan Gazi Mustafa Kemal, kendisini Ankara’ya çağırıyor ve “Çavuş” ünvanı verilmesini sağlıyor. Ayrıca kendisini ölüme kadar aylığa bağlayarak birnevi devletin kahraman kadın çavuşuna teşekkürünü belgeliyor.
2 Şehir Tek Hikaye
Sizlerin karşısına bu hikayeyi benden çok çok önce yaşayan ve yaşamakta olan değerli büyüğüm İnebolu aşığı Prof. Dr. Şükrü Bozkurt ile çıkıyorum. Kendisi yıllar önce lise eğitimini İnebolu’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanmış, eğitimi için geldiği Ankara’dan yıllarca kopamamış. Nihayetinde, kendisi de 2 şehir tek hikaye Ankara İnebolu’yu fazlası ile özümseyen ve yaşayanlardan. Bu hikayenin daha çok başında olan ben, bu bloğu yazmaya karar verdiğimde kendisinin de tecrübelerinden faydalanabileceğimi daha ilk günden düşünmüştüm ve o gün geldi.
Hadi gelin, Ankara’da bir İnebolu yüzü Prof. Dr. Şükrü Bozkurt’un dilinden 2 şehir tek hikayeyi dinleyelim…