Seğmenlik Geleneğini Öğrenme Kılavuzu
11/3/2015
Seğmenlik geleneği hakkında ne çok şey varmış meğer… İkinci postumun gecikme sebebi ne yazsam, nasıl yazsam telaşı ile baş etmeye çalışırken kaybettiğim zaman yüzündendir. Doğma büyüme bir Ankaralı olarak araştırırken çok şey öğrendim, öğrendikçe yüreğim ısındı. Peki, Seğmenlik geleneğini gözümüzde canlandıracak neler var, şöyle bir göz atalım:
1. Seğmenlik Tarihi:
Seğmenler daha çok Cumhuriyet sonrası dönemle sıkça anılsalar da aslında bir Oğuz Türkleri geleneğidir. Bize tanıtan olay ise Seğmenlerin Atatürk’ü Dikmen sırtlarında karşılayıp “Paşam seni görmeye geldik, bu vatan uğruna ölmeye geldik.” diyerek Cumhuriyet’in temelinde bulunmalarıdır. Yiğitliklerini burada da göstermişler diyebiliriz.
Tabii, Seğmenleri gene de askeri bir güç gibi düşünmemek gerekir. Yiğitliği sadece savaş kahramanlığına indirgememişler. Bence onlara göre hayatın her alanında yiğit olmak şart. Bunun için köklü, sağlam temellere oturmuş bir edep anlayışı, dürüst olmak, elindeki değerleri sıkı sıkıya tutabilmeyi bilmek de bir yiğitlik göstergesidir. Sonuç olarak örnek alınacaksa her özelliği ile örnek alınabilen bireyler olmayı başarabilmek en önemlisidir onlar için ve bu anlayış babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiş. Ben bunu Atatürk’ün gönlünde Ankara’nın neden farklı olduğunu anlamamıza yardımcı olacak bir anekdot olarak görüyorum.
2. Seğmenlerin Kıyafetleri:
Seğmen “Ankara efesi, yiğidi” olarak bilinir. Kıyafetlerinin de onlara yaraşır olması gerekir haliyle. Bu kıyafetler birçok kimseler tarafından Ankaralı olmanın bir parçası olarak görülür. Öyle ki sembol haline gelmiştir. Mesela Ankaralı olan birine Seğmen kıyafeti hediye etmekte hiçbir mahsur yoktur.
Seğmenlerin kıyafetlerine giysi deyip geçmemek gerekiyor. Örneğin; çoraplarını gördüğünüzde “ne güzel, sıcacık tutar” gibi bir tepki verebilirsiniz ki bu çok normal çünkü oldukça kalın yün bir çoraptan bahsediyoruz. Ancak üzerindeki motifler çok önemlidir. Çünkü bu motiflere bakarak o seğmenin medeni durumu hakkında bilgi edinebilirsiniz. Badem şalın öyküsü ise biraz üzücü. Eğer Ankara’nın yiğidi bir savaşta ölürse bu şal ile kefenlenirmiş eskiden. Yani Seğmen kefeni üstünde her an ölüme hazırdır.
3. Ferfene Günleri:
Başkent olmadan önceki Ankara’da yaşayan insanlar gözümde canlanıyor ferfeneyi yani yemekli-içkili toplantıları düşününce. Şöyle bir hayal edin: Uzun soğuk kış günlerinde eş, dost, hısım, akraba bir sobalı evde bir araya gelmiş sohbet ediyorlar. Seğmenler ve Bacıerenler zengin fakir ayrımı olmaksızın yemekler yedikten sonra türküler söylüyorlar ve oyunlarını oynuyorlar. Ferfene aydınlanma, aydınlatma anlamına geliyor ve bir tür hemşeriler toplantısı. Burada sınıf ayrımı yok, meslek ayrımı yok. Kısacası ferfene bir tür sosyalleşme ve aynı zamanda görgü arttırma çabasıdır.
4. Günümüzde Seğmenler:
Bugün yiğitler çalışmalarını nerede sürdürüyorlar, neler yapıyorlar bu önemli bir soru. Bunu da sizler için araştırdım. Geleneği yaşatmak için işin yükünü sırtlanmış birkaç dernek var. Ben blogumda iki tanesini odak noktası yapmak istedim. Bunlar Ankara Kulübü Derneği ve Ankara Oğuz Seğmenleri Derneği’dir.
Ankara Kulübü Derneği: Ankara’nın en eski sivil kuruluşudur. 1932’de örgütlenmeye başlamışlar. Sivil toplum kavramının pek de yaygın olmadığı zamanlarda böyle bir örgütlenmenin ortaya çıkması mucize gibi bir şey. Şuanki yerleri oldukça tarihi bir bina olan Abidin Paşa Köşkü’ndedir.
Ankara Oğuz Seğmenleri Derneği: Çok yeni, çok taze ama asla acemi değil. Neden mi acemi değil? Çünkü buradaki insanlar babadan oğula geçen sistemle öğrenmişler geleneği ve hatta kimisi dedelerinden öğrenmiş. 2013’te kurulmuş ancak oldukça aktif bir dernek. Ankaralılar Derneği Keçiören Şubesi çatısı altında geleneği tanıtmak için canla başla çalışan insanlar var burada. Resmi bir internet sayfaları yok ancak oldukça aktif bir sosyal medya hesabına sahipler.